Maddi ve Manevi Tazminat Davaları

556 Sayılı KHK?de ve çeşitli ülkelerin fikri sınai hukuk mevzuatlarında yer alan ?marka hakkının tüketilmesi? çeşitli tartışmalara konu olan,karşıt doktrinler üretilen bir konudur. Yapmış olduğum araştırmada ?marka hakkının tüketilmesi?konusunu çeşitli yönlerden ele alarak yargının konuya ilişkin kararlarından da örnekler sunarak incelemeye çalıştım.
Bu araştırmamda 556 S.KHK?de marka ile ilgili tüm düzenlemelere değinmedim. Çünkü marka hukukunda,çok geniş ve çok fazla ihtilaflara sebep olmuş düzenlemeler yer almaktadır. Bu sebeple kısaca markanın tanımı,tescil usulü,marka hakkına tecavüz hallerinden bahsedip,marka hakkının tüketilmesi konusunu tüm yönleriyle inceleyerek,bu konuda karşılaşılan güncel problem ve çözüm önerileri ile konuyu bitirirken Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında tek yetkili satıcının da durumundan bahsedeceğim.
I.BÖLÜM
MARKA KAVRAMI
Markanın Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5.maddesinde hangi işaretlerin marka olabileceğini hükme bağlarken,dolaylı bir şekilde ?marka?yı da tanımlamıştır. Bu tanım uyarınca,bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini,bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla,her türlü işaret,markadır. Kanuni tanım,iki unsurdan oluşmaktadır. Birincisi?işaret?tir.İkinci unsur ise işaretin ?ayırt edici? nitelik taşımasıdır.?Marka? sözcüğü ise ortak markalar ve garanti markaları dahil ticaret ve hizmet markalarını ifade eder.(Markanın K.H.KHK 2.m)[1]
556 S.KHK 5.maddesi şöyledir:?Marka,bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla,kişi adları dahil,özellikle sözcükler,şekiller,harfler,sayılar,malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen,baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.?
Markanın mukayeseli hukukta da tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazılarına burada yer vermek istiyorum:
a)Marka,satışa arz olunan emteaya,diğerlerini(diğer tacirlerin) emtealarından ve ait olduğu işletme ve teşebbüsü ayırt etmek üzere,emteaya iliştirilen veya uygulanan,kanuna ve usulüne uygun olarak tescil edilmiş bir işarettir.
b)Marka bir ticaret işletmesinin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin arz ettiği mal ve hizmetlerden ayırt eden her hangi bir sözcük,isim,sembol,düzenleme veya terkiptir.
c)Diğer bir tanıma göre,marka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme niteliğini taşıyan her hangi bir emare(işaret)tir.[2]
Ticari mallar veya ambalajlarına konan bu işaretler,yasalarda gösterilen kamu yararına konmuş yasaklarla ahlak ve adaba aykırı olmamak,milli duyguları zedelememek ve haksız şekilde kamuyu aldatıcı bulunmamak ve ayrıca izne bağlı ise gerekli izin alınmış olmak koşulu ile özel bir şekil verilen veya herhangi bir çizgi yahut resim veyahut renkle birlikte bulunan harf,rakam,renk ve kelime veya kelimelerden oluşmuş bir bütünün (marka) olarak korunması hakkını verir;marka tescilli olmasa dahi,öncelikle tanıtılmış bulunması halinde yine sahibi lehine kazanılmış hak oluşturur ve yasaca korunur.[3]
Bu noktada kısaca marka çeşitlerine de değinmek istiyorum.
Gerçek veya tüzel kişiler tarafından tek başlarına kullanılan markalara ferdi marka denir. Kamu tüzel kişileri de ferdi marka sahibi olabilir.
556 Sayılı KHK?nın 55/1.maddesine göre ortak marka,üretim veya ticaret veya hizmet işletmelerinden oluşan bir grup tarafından kullanılan işarettir. Aynı maddenin 2.fıkrasına göre ortak marka,gruptaki işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarar.[5]
Ortak markalar gibi,birden fazla kişi tarafından kullanılan bir diğer marka türü de,garanti markalarıdır. Ancak garanti markaları,ortak markalar gibi mal ya da hizmetin belli bir gruba dahil kişilerce üretilmiş olduğunu değil,üretilen mal ya da hizmetin belli özellik ve niteliklere sahip olduğunu bildirir.[6]
Garanti markaları,malın ortak özelliğini garanti eder. Malı ayırt eder. İşletme sahibinden alınan izinle bu markayı kendi malları üzerinde kullanarak tüketiciye o markanın mallarının kaliteli olduğunu garanti eder. Bu arada asıl marka sahibi işletme sahibi,izin verdiği işletmeyi devamlı kontrol altında tutar;çünkü garantisinin zarar görmemesi gerekir.   Örnek:WOOLMARK,sakızlarda TOO FRIEND(Diş Dostu) yazısı.
Başlı başına birer kalite sembolü olarak çok geniş kitleler üzerinde reklam güç ve etkisini haiz olan ve tescilli bulundukları mal ve hizmetlerin kapsamını aşan markalardır. Örn:Coca-Cola,Pepsi,Arçelik,Nestle.
Marka,ticaret ünvanından farklı bir kavramdır.
TK 40.maddesine göre ticaret ünvanı,her tacirin ticari işletmesine ilişkin iş ve işletmelerde kullandığı addır,taciri tanıtır. Oysa marka,tacir değil,belirli bir mal veya hizmeti tanıtır.
MARKA TESCİLİ
556 S.KHK 6.maddesine göre:?Bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.?
KHK?nın 23-40.maddesi arasında tescil hükümleri düzenlenmiştir.
Markanın tescili için KHK?nın 23.maddesinde gösterilen belgelerle birlikte Türk Patent Enstitüsü?ne başvurulması gerekir.
-Başvuruda Bulunabilecek Kişiler:
Markanın tescili için başvuru,Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ikametgahı olan veya sınai ya da ticari faaliyette bulunan gerçek-tüzel kişilerce,Paris Sözleşmesi yahut Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dahilinde başvuru hakkına sahip olan kişilerce yapılır.(556 Sayılı KHK 31,3/1)
-Başvuru Belgeleri:   Markanın Korunması Hakkında KHK?nın 23.maddesinde gösterilmiştir.   Buna göre:
?*Şekli ve kapsamı yönetmelikte belirlenen başvuru sahibinin kimliğine ilişkin bilgileri de içeren başvuru dilekçesi.
*Markanın yayına ve çoğaltmaya elverişli örneği.
*Markanın kullanılacağı malların veya hizmetlerin listesi.
*Başvuru ücretinin ödendiğini gösterir belge aslı.
*Sınıf veya sınıfların ücretinin ödendiğini gösterir belge aslı.
*Marka vekili tayin edilmiş ise vekaletname.
*Başvuru sahibi tüzel kişi ise imza sirküleri.
*Başvuru sahibinin ticaretle uğraştığını gösterir belge.
Bir marka tescil başvurusunun geçerliliği için,başvuru ücretinin başvuru ile birlikte ödenmesi şarttır.
Her marka tescili için ayrı başvuru yapılması zorunludur.?
TPE?ye yapılan başvuru,ilkin,başvuru sahibinin KHK?nın 3.maddesinde gösterilen kişilerden olup olmadığı ve 23.maddede gösterilen şartların yerine getirilip getirilmediği açısından incelenir.(556 S.KHK 31 ve 29/1)
TPE,başvurunun 23.maddesine göre herhangi bir eksikliğinin olmadığına karar verirse,tescil başvurusu,TPE?ye veya onun yetkili kıldığı makama verildiği tarih,saat ve dakika itibariyle kesinleşir.(556 S.KHK 29/1.2.cümle)[7]
Marka başvurusunun yayınlandığı tarihten itibaren 3 ay içinde itiraz hakkı tanımıştır.(KHK 35.madde)İtirazların yazılı ve gerekçeli olması gerekir. TPE,itiraz edenden ek belge,kanıt ve gerekçeler isteyebilir. İstenilen belgeler getirilmediği takdirde itiraz yapılmamış sayılır. TPE,gerekli gördüğü takdirde tarafların itiraz ve karşı görüşlerini ilgili taraflara iletir ve yazılı görüşlerini alır. TPE,yapılan itirazı geçerli bulmazsa reddeder.[8]
Başvurusu eksiksiz şekilde yapılan ve süresi içinde hakkında itiraz yapılmayan veya yapılan itiraz kesin olarak reddedilen marka,sicile kaydedilir ve başvuru sahibine ?Marka Tescil Belgesi? verilir.(556 S.KHK 39/1)Sicil kaydı yapılan marka ile ilgili bilgiler yayınlanır.(556 S.KHK 39/4)Marka ile ilgili bilgiler TPE?ce 2 ayda bir yayınlanan ?Resmi Marka Gazetesi?nde? ilan edilir.[9]
TESCİL HÜKÜMLERİ
A)SAHİPLİK KARİNESİ
Bir markayı ilk defa tescil ettiren kimse,o markanın sahibi sayılır. Ancak,tescil vuku bulmasına rağmen KHK?nın 25 ve 26. Maddelerinde öngörülen rüçhan hakkı söz konusu ise,ya da tanınmış marka sahibinin izni olmaksızın tanınmış marka bir başkası tarafından tescil ettirilmişse,sicildeki kayıt terkin edilir.[10]
B)KORUMA SÜRESİ
556 S.KHK 40.maddesine göre: ?Tescilli markanın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren 10 yıldır. Bu süre onar yıllık dönemler halinde yenilenir.?
C)MARKA SAHİBİNİN YÜKÜMLERİ
       Marka sahibi markasını sicile tescil edilen mal ve hizmetlerde kullanmak zorundadır. Markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre kesintisiz ara verilmesi halinde marka iptal edilir. Ancak tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılması;markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması;markanın marka sahibinin izni ile kullanılması ve markayı taşıyan malın ithalatı markayı kullanma olarak kabul edilir.(KHK 14)[11]
D)RÜÇHAN HAKLARI
556 S.KHK 25.maddesine göre: ?Paris Sözleşmesi?ne dahil ülkelerden birine mensup veya bu ülkelerden birine mensup olmamakla birlikte onlardan birinde ikametgahı veya işler durumda bir ticari müessesi bulunan gerçek veya tüzel kişiler,bu ülkelerin herhangi birinde yetkili mercilere bir markanın tescili için usulüne uygun olarak yaptıkları başvuru tarihinden itibaren altı ay süreyle aynı marka için tescil belgesi almak üzere Türkiye?de başvuru yapma konusunda rüçhan hakkından yararlanır. Bu süre içinde kullanılmayan rüçhan hakları düşer.?
MARKANIN TESCİLİNDE RED SEBEPLERİ
Tescil için başvurusu yapılan marka için iki çeşit red sebebi vardır:Mutlak red sebepleri ve nisbi red sebepleri. Konumla ilgili olara kısaca bu red sebeplerine değinmek istiyorum.
 
MUTLAK RED SEBEPLERİ
556 S.KHK?nın 7.maddesinde marka tescilinde red için mutlak sebepler belirtilmiştir.Buna göre:
a)5.madde kapsamına girmeyen işaretler. Bununla mark unsurlarından birinin eksik olmasının red sebebi olacağı belirtilmiştir.
b)Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar aynı olan markalar.
c)Ticaret alanında cins,çeşit,vasıf,kalite,miktar,amaç,değer,coğrafi kaynak belirtilen veya malların üretildiği,hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar.
d)Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek ,sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar.
e)Malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan şeklini veya bir teknik sonucu elde etmek için zorunlu olan,kendisine malın şeklini veya mala asli değerini veren şekli içeren işaretler.
f)Mal veya hizmetin niteliği,kalitesi veya üretim yeri,coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak markalar
g)Yetkili mercilerden kullanmak için izin alınmamış ve dolayısıyla Paris Sözleşmesi?nin 2.mükerrer 6.maddesine göre reddedilecek markalar.
h)Paris Sözleşmesi?nin 2.mükerrer 6.maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren,tarihi,kültürel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği diğer armalar,amblemler veya nişanları içeren markalar.
I)Sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesi?nin 1.mükerrer 6.maddesine göre tanınmış markalar.
j)Dini değerleri ve sembolleri içeren markalar.
k)Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı markalar.?
556 S.KHK?ya 1995 yılında eklenen ek maddeye göre:?Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise (b),(c),(d) bentlerine göre tescili reddedilemez.?
NİSBİ RED SEBEPLERİ
 
Nisbi red nedenleri,herhangi bir işaretin üzerinde başka bir kişinin,herhangi bir sebebe dayanan bir hakkı bulunduğu için,bu işaretin marka olarak tescilinin mümkün görülmediği halleri içerir. Nisbi red nedenleri,mutlak red nedenlerinin aksine işaretin nitelik ve özelliğinden değil,bu işaret üzerinde üçüncü kişinin herhangi bir hakka sahip olmasından doğar. Nisbi red nedenlerinin,mutlak red nedenlerinde olduğu gibi,TPE tarafından resen dikkate alınmaları zorunluluğu yoktur,bunlar hak sahibi üçüncü kişi tarafından ileri sürülürler. Ancak üçüncü kişinin hakkını bilen(mesela,tescili talep edilen işaretin başkası adına müseccel olduğunu saptayan) TPE de bu itiraz sebebine dayanarak talebi reddedebilir. Nisbi red nedenlerinin mutlak red nedenlerinden ayrıldığı bir diğer nokta da TPE?ye ve özellikle mahkemeye takdir yetkisi tanımasıdır.[12]
Markanın Korunması Hakkında KHK 8.maddesinde marka tescilinde red için nisbi nedenler,bentler halinde gösterilmiştir.   Anılan hükme göre:
?Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda,aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a)Tescil için başvurusu yapılan marka,tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b)Tescil için başvurusu yapılan marka,tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için,marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru,marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.?
Aynı veya benzer olup halk tarafından karıştırılma tehlikesi bulunan işaretlerin,aynı veya benzer mallar için tescilli ve tescilsiz bir şekilde kullanılmaları aynı zamanda marka hakkına bir tecavüz oluşturur.(Mar.Kor.Hak.KHK m.9) ve böyle bir işaret mükerreren tescil edilmişse,ilk tescili yaptıran marka sahibi,sonraki tescilin terkini için hükümsüzlük davası açabilir. (Mar.Kor.Hak.KHK m.42)[13]
Bu noktada KHK?da belirtilen ?iltibas?tan da biraz söz etmek istiyorum.
İltibasın mevcut olup olmadığının belirlenmesinde,tüketici,ayrıntılarla genelde fazla ilgilenmediğinden,markanın bütün olarak görünüşü göz önünde tutulur.Benzerliklerin ve farklılıkların tespitinde iki markanın yan yana tutularak değerlendirilmesinin yapılması yerinde olur. Markanın uygulandığı mal ve hizmetin özellikleri de etkendir.[14]
Markanın uygulandığı ve kullanıldığı mal ve hizmetlerin niteliğine göre alıcısının değişiklik göstermesi olağandır. Her markanın uygulandığı mal ve hizmetler alıcısının sıradan tüketici olacağı varsayımı hatalıdır. Bazı mal ve hizmetler,tüketim nitelikli (consumer?s goods and services) olmasına karşın diğer bazıları da ticarete yöneliktir. İkincilerin alıcısı birincininkinden farklıdır. Tüketim ürünlerine uygulanan markalar arasında iltibasın bulunup bulunmadığında,orta zekalı alıcı ölçü alınacaktır .Ticaret ürünleri içinde bu mal ve hizmetlerin alıcısı olan kişiler,orta zekalı alıcıya göre branşlarında belirli eğitim ve ihtisasa sahip kişilerdir. İltibasın tesbitinde bu niteliklerinin göz önünde tutulması uygun olur.[15]
Tescil için nisbi red sebeplerinin gösterildiği 8.maddenin 3.fıkrası ise şu düzenlemeyi getirmektedir:
?Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine,tescili istenilen marka,aşağıdaki hallerde tescil edilemez.
a)Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret,sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa.
Marka,tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte,farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak,tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın,toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği,markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda,tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine,farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile,sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir.?
Markanın Korunması Hakkında KHK?da kullanılan ?toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş?deyimi ?tanınmış marka? kavramından farklı olup,ondan daha geniş ve tanınmışlık derecesi itibariyle daha düşüktür. Her tanınmış marka aynı zamanda toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmıştır. Ancak bir marka tanınmış marka olmasa bile toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olabilir. Mesela,Coca Cola veya Pepsi Cola tanınmış marka iken bir bölgede bilinen ?Ferah Cola?gibi bir marka toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış kabul edilebilir.[16]
556 Sayılı KHK 8.maddesinin 5,6 ve 7.fıkralarında ise nisbi red sebepleri şöyle düzenlenmiştir:
              ?Tescil için başvurusu yapılmış markanın,başkasına ait kişi ismi,fotoğrafı,telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde,hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içersinde aynı veya benzer markanın,aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.?
İKİNCİ BÖLÜM
MARKA HAKKININ TÜKETİLMESİ
Markanın sahibi,markasını taşıyan malları, Türkiye?de piyasaya sunduğu veya onun izni ile Türkiye?de piyasaya sunduğu veya mallar onun izni ile Türkiye?de piyasaya verildiği takdirde,markanın bu mallarla ilgili olarak kullanılmasını ,yani Markanın Korunması Hakkında KHK?nın deyimi ile ?mallarla ilgili fiilleri? yasaklayamaz. Tükenme veya ilk satış ilkesi diye adlandırılan bu ilkeye göre,marka hakkı sahibi,kendi izniyle Türkiye?de yapılan ilk satıştan sonra ,malların çeşitli kademede satışına,ihracına ve Türkiye?den ihraç edilmiş malların aynen Türkiye?ye ithaline engel olamaz. Marka sahibi tarafından veya onun izniyle piyasaya verilen malların yeniden satımı (mesela,malın ana dağıtıcıdan,alt dağıtıcılara,onlardan da tüketiciye devredilmesi) marka hakkının ihlali değildir. Markayı taşıyan malların her el değiştirişinde,marka sahibinin izninin alınması ticaretin gereklerine aykırı düştüğü gibi,böyle bir tekel hakkı marka hakkının amacının dışına taşırılması olurdu.[17]
556 S.KHK 13.maddesinde şöyle denmektedir: ?Tescilli bir markanın tescil kapsamındaki mal üzerine konularak,marka sahibi tarafından veya onun izni ile Türkiye?de piyasaya sunulmasından sonra,mallarla ilgili fiiller marka tescilinden doğan hakkın kapsamı dışında kalır.?
Marka sahibinin birinci fıkra hükmüne girmesine rağmen,malın piyasaya sunulmasından sonra,üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanmalarını önleme yetkisi vardır.?
MARKA HAKKININ TÜKETİLMESİNİN ŞARTLARI:
A-TESCİL ŞARTI:   KHK 13/1?e göre marka hakkının tüketilmesinden söz edilebilmesi için tescilli bir markanın tescil kapsamındaki mallar üzerine konularak Türkiye?de piyasaya sunulmuş olması gerekir.
Tescilli bir markanın,tescil kapsamına girmeyen mallarla ilgili olarak kullanılması ya da markanın hiç tescil ettirilmemiş olduğu hallerde,KHK?ya göre korunan bir marka hakkından söz edilemeyeceği için bu hakkın tüketilmesi de mümkün değildir.[18]
B-PİYASAYA SUNULMASI:
1)MAL veya HİZMETİN PİYASAYA ARZI (Marketing)
Marka uygulanarak üretilen mal veya hizmetler piyasaya çıkarılarak satışa arz olunur. Her ne kadar ticari olmayan markalar bulunmakta ise de markanın esas fonksiyonu olan garanti ve orjin fonksiyonları kazanç sağlanması amacına yöneliktir. Ticarette mal veya hizmet arz edilerek kazanç sağlanması,mal veya hizmetin pazarlanması safhaları da farklıdır. Üretim sonrası toptan satımı ve daha sonra da tüketiciye ulaştırmak üzere perakende satımı söz konusu olur. Mal veya hizmetin nihai tüketiciye (tüketilmek üzere) varmasına kadar geçen aşamalardaki faaliyetler ticari niteliklidir. Marka hukukuna göre marka hakkı ticaret alanında cereyan eden tüm ticari işlemler sırasında korunur. Nihai tüketiciye vardıktan sonra bu koruma olanağı sona erer.[19]
2-MAL veya HİZMETİN NİHAİ TÜKETİCİ TARAFINDAN İKTİSABI:
KHK 13/1 uyarınca tükenmeden söz edilebilmesi için markayı taşıyan malların Türkiye?de piyasaya sunulmuş olması gerekir. Markayı taşıyan malın Türkiye dışında piyasaya sunulmuş olması,marka hakkını Türkiye bakımından tüketilmesine yol açmaz. Dolayısıyla bu halde,yabancı ülkeden Türkiye?ye yapılacak ithalata,marka sahibi marka hakkına dayanarak engel olabilir. Buna karşılık markalı malların Türkiye?de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi,bu malları yurt dışına satar (veya yurt dışında da üretirse) bunların üçüncü kişiler tarafından yurt dışından satın alınarak Türkiye?ye ithaline (paralel import) engel olamaz.[20]
Mal veya hizmeti kendisinin veya izni ile (lisansiye tarafından) piyasaya arzından sonrası süre ile nihai tüketici tarafından iktisabına kadar geçen sürede marka sahibinin 555 S.KHK?nın 13/2.fıkrası gereğince,üçüncü kişiler tarafından mal veya hizmetin değiştirilerek veya kötüleştirilerek kullanımlarını önleme yetkisi vardır. Bu fıkra hükmü,marka hakkının mal veya hizmetin pazarlanması sırasındaki korunmasına yöneliktir.[21]
Yani hakkın tüketilmesi ilkesi,ülkesel olarak uygulama alanı bulan bir ilkedir.
MARKA SAHİBİNİN KORUMA YETKİSİ
556 s.KHK 13.m.,2.fıkrasında: ?Marka sahibinin,birinci fıkra hükmüne girmesine rağmen, malın piyasaya sunulmasından sonra,üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanmalarını önleme yetkisi vardır.? Denilmek suretiyle yukarıda açıklamaya çalıştığım ?tükenme ilkesi? çerçevesinde marka sahibinin koruma yetkisine ilişkin bir düzenleme getirilmiştir.
Bu hükmün kaynağı,AB?ye üye devletlerin marka hukukuyla ilgili hükümlerinin uyumlu hale getirilmesini sağlamak amacıyla hazırlanan 89/104 sayılı Yönerge?nin 7/2.maddesidir.
Yönergenin 7/2.maddesinde marka hakkının tükenmesini öngören 1.fıkra hükmünün marka sahibinin malların sonraki ticaretine karşı çıkma hususunda haklı sebeplerinin bulunduğu, özellikle malların piyasaya sunulmasından sonraki durumların değiştirilmesi,kötüleştirilmesi hallerinde uygulanmayacağı gösterilmiştir. Görüldüğü üzere KHK 13/2?de Yönerge hükmünden farklı şekilde ?haklı sebep? kavramına yer verilmemiştir.[22]  
Mar.Kor.Hak.KHK m.13(2) hükmü uyarınca hakkın tükendiği hallerde,markanın sahibinin sonraki satış aşamalarında malın durumunun değiştirilerek markanın kullanılmasını önleme yetkisi vardır. Mesela,on adet hap içeren kutuda satılan bir ilacın 100?lük şişelerde piyasaya sürülmesine veya bir bonbonun içine likör konulup,yeniden ambalajlanıp aynı marka altında satılmasına marka sahibi engel olabilir. Bu istisnanın tanınmasının sebebi,marka ile ürün dolayısıyla işletme arasındaki bağı korumak,markanın işletmesel köken ve kalite garantisi işlevini muhafaza etmektir. Bonbonun içine likör enjekte edilmesi,malın tadını değiştirebilir, kalitesini bozabilir ve dolayısıyla markanın itibarını zedeleyebilir. Ambalaj değişikliği ise markanın kurduğu imajın dışına çıkılması,baka bir imaj yaratılmaya çalışılması suretiyle varolan imajın zedelenmesidir.[23]
Bu anlamda piyasaya sunulmasından sonra malın,üçüncü kişi tarafından onarıma tabi tutulması,maldan parça çıkarılması ya da yeni bir parça eklenmesi,malın değiştirilmesi, kötüleştirilmesi olarak değerlendirilir. Malın kalitesini iyileştirici yönde müdahalelerde bulunmuş olması da KHK 13/2?ye dayanılmasına engel teşkil etmez.[24]
Piyasaya çıkarılan blue jeanlerin sonradan kesilerek şort şekline sokulması ve yeni bir renge boyanması da malın özgün niteliğinin değiştirilmesi şeklinde değerlendirilmiştir.
Onarım görmüş malın,bu husus açıklanmadan yerine göre mal üzerine onarım yapan işletmenin markası konulmadan(yeniden) piyasaya sunulması da üreticinin marka hakkının tükenmesine neden olmaz. Buna karşılık,malın orijinal niteliğini değiştirmeyen önemsiz onarımlar,elbisenin kopan düğmesinin dikilmesi gibi,bundan müstesnadır.[25]
556 S.KHK 13.m.2.fıkrasındaki düzenleme,tükenme ilkesinin uygulanmayacağı halleri düzenlemiştir. Mal,piyasaya sunulduktan sonra bunu üçüncü işiler herhangi bir şekilde değiştirir ya da kötü bir hale getirerek ticari amaçla kullanırlarsa marka sahibi,bunu önlemek yetkisini haizdir.
Malın,ambalajı ile bir bütün oluşturduğu ve bu şekliyle marka korumasından yararlandığı kabul edilerek;satıcının,malı orijinal ambalajından çıkararak yeniden ambalajlaması ve bu yeni ambalaj üzerine marka sahibinin markasını koyması da,kural olarak marka hakkına tecavüz sayılır. Dolayısıyla bu halde de,marka hakkının tükenmesinden söz edilemez. Ancak Alman uygulamasında bu kurala bir istisna tanınmıştır:Almanya?da üretilip,piyasaya sunulan ilacın yabancı bir ülkeye de satılmış olması halinde,bu ilaçları yabancı ülkeden satın alarak Almanya?ya ithal eden kişinin,ilaçları bunların niteliklerine zarar vermeden dış ambalajından çıkarması ve Alman mevzuatı gereklerine uygun şekilde yeniden ambalajlayarak orijinal marka altında piyasaya sunması,marka sahibinin hakkına tecavüz teşkil etmez. Bu durumda ayrıca ilacın iç muhafazasının bozulmaması,ambalaj üzerine,yapılan işlemi ve bu işlemin kimin tarafından yapıldığını açıklayan bir not konulması da gerekir.[26]
MARKA HAKKININ TÜKETİLMESİNDE KARŞILAŞILAN GÜNCEL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Markalı malların Türkiye?de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi bu malları ihraç ederse veya yurt dışında menşe ülkeden başka ülkede üretilirse,bunların 3.kişiler tarafından yurt dışından satın alınarak Türkiye?ye ithaline(paralel import) engel olamaz.[27]
Bu bağlamda paralel ithalat ile ilgili olarak karşılaşılan en büyük problem,haksız rekabet ve markaya tecavüz halleridir.
Haksız işareti taşıyan malın Türkiye?ye ithali haksız kullanma olup,tescilli markanın sahibi tarafından yasaklanabilir. İşaretin Türkiye dışında başkası adına tescil edilmiş olması bu tür haksız kullanmayı ortadan kaldırmaz. Bu haksız kullanma halinin,yani tecavüzün gerçekleşebilmesi için işaretin Türkiye?de tescil edilmiş bulunması yanında aynı markanın malın ithal edildiği ülkede,aynı kişi adına müseccel olmaması da şarttır;yoksa marka Türkiye?de ve malın ithal edildiği ülkede aynı şahıs adına tescilli ise,markanın sahibi veya lisans sahibi ithali marka hukukuna dayanarak yasaklayamaz.[28]
Paralel ithalatta marka hakkına tecavüzün varlığına hükmedilebilmesi için paralel ithalatta mevzu malların ya marka hakkı sahibinin veya lisans alanın rızası olmaksızın ülke dahiline getirilmesi veya marka hakkı sahibinin markasının,tescilli olduğu ülkeye aynı marka altında üretilmiş malların düşük kaliteli veya kötüleştirilmiş olarak ithalleri de markaya tecavüz oluşturur.[29]
Şimdi de bu konuda uygulamadan bazı örnek kararlara yer vermek istiyorum.*
1-?Southstar? markası,bir ABD firması olan ?Southstar Co.? Adına,televizyonlar için Türkiye?de ve gene aynı firma adına İtalya?da tescil edilmiştir. Southstar Co. Firması ,bu marka altında üretim yapmak hakkını münhasıran Artemis Dış Ticaret A.Ş.?ye tanımıştır. Artemis Dış Ticaret A.Ş. söz konusu televizyonları üretimin yapıldığı İtalya?dan ithal etmesi paralel ithalattır. Paralel ithalat,marka hukuku yönünden markanın haksız kullanımını oluşturmaz. Çünkü örnekten de anlaşılacağı üzere marka hukukuna uygun olarak kullanılmaktadır.
2-Hoffmann-La Roche v.Centraform(repackagin)
Almanya?da ilaç paketlerinin 1000?erlik paketler halinde pazarlanmasına karşılık,İngiltere?de ilaç ürünleri 100 veya 250 adetlik paketler halinde pazarlanmaktaydı.
İngiltere?li bir paralel ithalatçı,küçük paketlerinin markayı tekrar kullanarak ve ithalatın onca yapıldığını göstererek daha büyük paketler haline getirir. Markanın asıl fonksiyonu olan menşe gösterme (origin) fonksiyonu, ürüne markayı tekrar uygulamak olanağı 3.şahsa verildiği takdirde,tehlikeye düşer,orijinal ürüne bile uygulandığı takdirde dahi.
3-Amerikan Home Products (applying a different mark)
Davacı,aslında aynı olan sakinleştiricileri ?serenid D? olarak İngiltere?de ve ?Seresta? olarak da Hollanda?da pazarlamaktaydı. Ancak aralarında hafif bir tat farkı bulunmaktaydı. Paralel importer,İngiltere?de pazarladığı ürünleri ?Seresta? olarak paketleyerek kendini ithalat eden olarak göstererek Hollanda?da satar. Markanın menşe olmayan şahıs tarafından kullanımının engellenmesinin marka hakkının esası olarak kabul edilmesine rağmen,Hollanda Mahkemesi?nce hakkın bu şekilde kullanımının bir tür ticaretin kısıtlaması olduğu şeklinde karara varılmıştır.
4-Revlon v. Cripps& Lee
RevlonŞirketler Grubu,şirketlerinden birisi marka hakkı sahibi ve diğeri de kullanılacağı diğer ürünler arasında şampuanda bulunan ?Revlon Flex? markasının ,İngiliz lisans alanı (tescilli kullananı) olmak üzere ve şeklinde Avrupa?daki faaliyetlerini yürütmekteydi.
Ana şirket, Revlon Flex marka altında ürettiği şampuanlar Amerika?da dağıtır. Ve paralel ithalatçı da bu malları Amerika?dan İngiltere?ye satmak için getirir. Marka hakkı sahibinin de bağlantılı bulunduğu şirketler grubuna dahil şirketlerden Avrupa?daki tabi şirketler bu durumun markaya tecavüz veya haksız rekabet oluşturduğunu ispat edememişlerdir.
 Temyiz Mahkemesi?nin kararı şöyledir: ?İlgili yanların grup strüktürü içinde bulunmaları nedeniyle,markanın uygulanması ana şirket ile tabi şirketlerin rızası ile oluşmuştur. Ana şirket ?tabi şirket şeklinde teşkilatlanma türünde,ana şirket kendine bağlı tüm tabi şirketlerin politikalarını yönlendirme olanağına sahip bulunmaktadır. Bu ise olayda sözü geçen tabi şirketin faaliyetinin yeterli ölçüde rızaya dayalı olduğunu göstermektedir.
5-Colgate-Palmolive v. Markwell
Uluslar arası bir grup içinde diş macunu için kullanılmak üzere, İngiltere?de bir İngiliz tabi şirketi ?Colgate? markasına sahip bulunmaktaydı. Aynı grubun Brezilya tabi şirketi (subsidiary) de Brezilya?da ?Colgate? diş macununu pazarlamakta idi. Ancak şirket bu ürünleri sadece Nijerya?ya ihraç edebilecekti ama Avrupa ülkelerine ihraç etmesi yasaklanmış bulunmaktaydı.
Brezilya ürününün kalitesi İngiltere?de üretilene göre daha düşük olduğu gibi,ayrıca daha fazla oranda tebeşir maddesi de içermekteydi. Brezilya ürününün paketlenmesinde,ürün hakkında bilgiler,Portekizce olarak yazılı bulunduğundan İngiliz tüketicisinin anlamını algılaması olanaksızdır. Kolilerden çoğunluğu,paralel ithalatçı tarafından Brezilya?da,Nijerya?ya ihraç edilecek ürünler arasından seçilmiş bulunmaktaydı. Ama bu ürünler de Nijerya yerine İngiltere?ye getirilmişti.
Temyiz Mahkemesi olayda,Brezilya?da üretilen diş macunu ile İngiltere?de üretilen arasında önemli kalite farkı bulunduğunu tespit ederek,olayda haksız rekabetin mevcudiyetine karar vermiş ve ayrıca markaya tecavüzün bulunduğunu da,İngiliz tabi şirketinin markanın (Brezilya tabi şirketine) Brezilya ürününe uygulanmasına zımnen de olsa muvafakat etmiş olmadığını da belirlemiştir. Bu gibi olaylarda,şirketler grubunun paralel ithalatı engellemekte aktif tutum içinde olması durumunda,zımni muvafakatin varlığı ileri sürülemez.
MARKA HAKKININ TÜKETİLMESİ VE PARALEL İTHALAT KONUSUNDA MUKAYESELİ HUKUKTAKİ GELİŞMELER
AVRUPA EKONOMİK TOPLULUĞU?NDA PARALEL İTHALAT
AB?ye üye devletlerin marka hukukuyla ilgili hükümlerinin uyumlu hale getirilmesini sağlamak amacıyla hazırlanan 89/104 Sayılı Yönerge?nin 7.maddesinde marka hakkının sağladığı hakların tüketilmesi ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre marka sahibi markasını taşıyan malların kendisi (veya rızası ile üçüncü kişi) tarafından Topluluk içinde piyasaya sunulmasından sonra markanın bu mallarla lgili olarak kullanılmasını yasaklama hakkına sahip değildir. Aynı maddenin 2.fıkrasında ise bu ilkenin,malların sonraki el değiştirmelerini önleme konusunda marka sahibinin haklı nedenlerinin bulunduğu hallerde uygulanmayacağı gösterilmiştir. Bu anlamda haklı nedene örnek olarak da,malların piyasaya sunulmasından sonra üçüncü kişiler tarafından durumunun değiştirilmesi ya da kötüleştirilmesi gösterilmiştir.[30]
Gerek Yönerge gerek Topluluk markasıyla ilgili Tüzük?te ?uluslararası tükenme?den vazgeçilmiş olmakta ve marka hakkının sadece Topluluk sınırları içinde piyasaya sunulan mallarla ilgili olarak tüketilmesi ilkesi kabul edilmektedir. Böylece,bölgesel tükenmeye geçilmiş olmakta ve Topluluğa dahil ülkeler tek bir bölge şeklinde değerlendirilmektedir. Aslında Yönerge Taslağı?nda,markayı taşıyan malların ilk olarak piyasaya sunulduğu yerin nerede bulunduğuna bakılmaksızın marka hakkının uluslararası planda tüketilmesi ilkesi benimsenmişti. Sonradan uluslar arası tükenme ilkesi,genel kabul görmüş bir ilke olmadığı ve bu nedenle Topluluk normu olarak uygulanmasının AB?ye dahil müteşebbisleri uluslararası alandaki rakipleri karşısında zor duruma düşüreceği gerekçesiyle terkedilmiş ve Yönerge?de bölgesel tükenme esasına yer verilmiştir.[31]
Divan,hakkın tüketilmesi ilkesinin yanı sıra,marka hakkının paralel ithalatını önlemeye yönelik olarak kullanılmasını engellemek amacıyla da,ortak menşe doktrini geliştirmiştir. Bu doktin,birbiriyle aynı veya benzer markanın farklı üye ülkelerde korunduğu durumlarda ortaya çıkan ve malların serbest dolaşımını etkileyen sorunların çözümü için geliştirilmiştir.
 Divan,konuyla ilgili görüşünü Hag kararında ortaya koymuştur. Olayda bir Alman firması olan Hag AG,Almanya,Belçika ve Lüksemburg?da Hag markasının yasal sahibidir. İkinci Dünya Savaşı?ndan sonra Hag?ın malları kamulaştırılmış ve Belçika ve Lüksemburg?da Hag markasının kullanım hakkı Van Zuylen adlı bir firmaya verilmiştir.
Hag AG?nin Hag marka kahveyi Belçika?da satmaya başlaması üzerine Van Zuylen marka hakkına dayanarak Hag AG?ye dava açmıştır. Belçika Mahkemesi?nin ATAD?dan görüş istemesi üzerine Divan,marka hakkına dayanılarak,ortak menşeye sahip benzer veya aynı marka altında bir üye devletle yasal olarak üretilen ürünlerin diğer üye ülkelerde pazarlanmasının yasaklanamayacağına karar vermiştir.[32]
Markanın,malların menşeini göstermek suretiyle diğer mallardan ayırt edilmesi amacına hizmet ettiği düşüncesinden hareketle kabul olunmuş ve marka hakkının,malların piyasaya sunulmasından sonraki el değiştirmelerini ve bunun şartlarını düzenleme yetkisini tanımadığı ifade edilmiştir. Alman İmp.Mahkemesi?nin bu görüşü sonraki kararlara da yansımış ve markanın sadece malların menşeini gösterme fonksiyonuna sahip olduğu belirtilerek,marka sahibinin markasını taşıyan malları piyasaya çıkarması ile birlikte markanın bu fonksiyonunu tamamlayacağı ve bunun,marka hakkının tüketilmesine neden olacağı kabul edilmiştir.[33]
Alman uygulamasında,markanın hukuken korunan yegane fonksiyonunun malların menşeini gösterme fonksiyonu olduğu kabul edildiğinden,malların ilk defa satışa arz edildiği yerin yabancı bir ülke olması halinde dahi,bunun,Almanya bakımından da marka hakkının tüketilmesi anlamına geleceği ifade edilmiştir. Almanya dışında satılan malların,Almanya içinde satışa sunulan ve aynı markayı taşıyan mallardan farklı özelliklere sahip olmasının da,bu sonucu değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Zira bu durum,markanın malların menşeini gösterme fonksiyonunu zedelemez;kaldı ki markanın,malların hep aynı kaliteyi koruyacak şekilde üretildiğini garanti etme fonksiyonu da yoktur. Böylece Alman Hukuku?nda,markayı taşıyan malların ilk olarak nerede satışa sunulduğuna bakılmaksızın marka hakkının uluslararası planda tüketilmesi ilkesi (internationale Erschöpfung) kabul edilmiş olmaktaydı. Bu anlayış paralelinde marka sahibi (ya da onun izniyle üçüncü bir kişi) tarafından yabancı ülkede piyasaya arz edilen malların Almanya?ya ithal edilerek satışının da Almanya?da tescilli marka hakkına dayanılarak yasaklanamayacağı söylenmiştir.[34]
AMERİKAN HUKUKU?NDA PARALEL İTHALAT
Avrupa Adalet Divanı gibi ABD?de de mahkemeler Amerika ülkesi dışında yasal olarak üretilen ürünlerin paralel ithalatı problemi ile karşılaşmıştır. Bu ülkede gray marketing olarak bilinen bu meseleyi tanımlayıcı nitelikli karar aşağıda inceleme konusu yapılmıştır.[35]
The Cabbage Patch Kid Case:
Dönüşümlü Temyiz Mahkemesi Hakimi Oakes:
Bu temyiz itirazı (davası) ABD?de ikamet eden tescilli marka sahibi tarafından,gray goods olarak nitelenen olayımızda Cabbage Patch Kides (bir tür yapma bebek) tescilli marka sahibinin markasını taşıyan fakat ülke dışında kısıtlı lisansla üretilen ürünlerin ithal edenine karşı açılan davayı içermektedir. Lisans anlaşmasındaki kısıtlama ürünlerin satılacağı bölgeyi belirlemekte ve İspanya ülkesi ile sınırlamaktadır.
 İspanya?da üretilen yapma bebekler her ne kadar usulüne uygun şekilde,markayı kapsıyorsa da Amerika?da üretilenlerden farkı evlat edinme evraklarının İspanyol dilinde hazırlanmasıydı. ABD Newyork Güney Bölgesi Hakimi,William C.Conner İspanyol bebeklerinin Amerika?da satımının marka hakkına tecavüz oluşturduğunu belirlemiş ve bu ürünleri Amerika?ya ithal edenine karşı kesin ihtiyati tedbir kararı vermiştir. Karar onanmıştır.
Bu dava Georgia Eyaleti tanınmış ?Cabbage Patch Kids? bebeklerinin üretici ve lisans vereni olan ?Origin Appalaachian Artworks? Şirketi OAA tarafından bu ürünleri ithal ederek Amerika?da dağıtımını yapan ?Granada Electronics? Şirketi?ne karşı açılmıştır. Davalı Granada Şirketinin bebekleri,davacı OAA ile yaptığı lisans anlaşması çerçevesinde, İspanya?da Jesmar SA tarafından üretilmektedir. Lisans sözleşmesi bebeklerin İspanya?da üretilmesine izin vermekteydi;ancak bu ürünleri İspanya dışına çıkaramayacak olanlara satımı yapılabilecekti. Jesmar tarafından üretilen bebekleri içeren koliler,alt kısmı hariç her yanında ?Cabbage Patch Kids? markası mevcut bulunmaktaydı.
OAA?nın ?Cabbage Patch Kids? markası geçerliliğinin karinesi kanıtı olup,OAA?nın markayı münhasıran kullanma hakkı bu davada tartışma mevzuu olmamıştır. Markalar Kanunu?nun 32.maddesi iltibas olasılığının hatanın ve alıcının yanıltılmasına neden olacak nitelikte olması halinde,tescilli markayı içeren malların izinsiz satımı yasaktır. Bu ölçüyü esas alan yerel mahkeme davalının yapma bebeklerinin davacının bebeklerinden farklı olduğunu tespit etmiş bulunmaktadır.
Davalı savunmasında markanın esas fonksiyonunun üretim kaynağını göstermesi olduğunu ve buna uygun olarak da kendilerinin,markalar mevzuatına göre davrandıklarını ve marka mevzuatının ana fonksiyonunda,birinin malının diğerinin ürünü olduğu şeklindeki haksız rekabet ve müdahalede bulunulmasının önlenmesidir. Olayımızda davalı yapma bebeklerin Amerika?da satımı öngörülmemişti. Esas itibariyle Amerika?da yapılan ve satılan yapma bebeklerden farklı bulunmaktaydı. Amerika?da yapılan bebeklerin evlat edinme kağıtları İspanya’da üretilenlerden farklı bulunmaktaydı. İşte bu farklılık nedeni ile bebeklerin üretim menşeleri hakkında iltibas yaratmaktadır. Her ne kadar söz konusu mallar üretici marka sahibinin markasını içermekte ise de ve marka sahibinin lisansı ile üretilmişlerse de bu mallar ?markanın içerdiği gerçek mallar? değildir. Zira İspanya?da üretilen bu bebekler,Amerika?da satımlarının yapılması için de satılmalarına izin verilmemektedir. Karar onanmıştır.
İNGİLİZ HUKUKNDA PARALEL İTHALAT
556 Sayılı KHK ile hukukumuza getirilen yeni düzenlemeye paralel olarak İngiliz Marka Hukuku?nda da 1994 Kanunu ile değişiklik gerçekleştirilmiştir. Bu kanunun section 10 hükmüne göre marka,marka sahibi veya lisans alanının mal veya hizmetlerinin korunmasında markanın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması halinde bir savunma aracıdır.
Kural olarak uyuşmazlık konusu mallar ilk olarak ülke dışında İngiliz marka hakkı sahibi tarafından piyasaya çıkarılmışsa veya İngiliz marka hakkı sahibinin de bulunduğu ana şirket-tabi şirket kapsamlı şirketler grubu ile bağlantılı bir şirket tarafından yine ülke dışında pazarlaması ise aynı marka altında üretilmiş malların İngiltere?ye ithal edilmesi (yabancı ülkede üretilen mal ile İngiltere’?e üretilen mal arasında kaliteye ilişkin olarak İngiliz tüketici toplumunun karıştırma ihtimali bulunmaması şartıyla)engellenemez.[36]
TEK YETKİLİ SATICININ TEKEL HAKKI AÇISINDAN DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ
 
TEK SATICILIK:
Tek satıcılık sözleşmesi,yapımcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve içersinde öyle bir sözleşmedir ki bununla yapımcı,mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi,buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı üstlenir. Bu sözleşme sayesinde yapımcı ayrı bir pazarlama örgütü kurma ihtiyacını duymamakta ve tek satıcı da kendisine tanınan tekel imkanını değerlendirmektedir.[37]
PARALEL TİCARETİN TEK SATICININ DURUMUNA ETKİSİ
 
556 Sayılı KHK?nın 13/1.maddesinde: ?Marka sahibi tarafından veya onun izni ile markayı taşıyan malların piyasaya sunulmasından sonra,marka sahibi markanın bu mallarla ilgili olarak kullanılmasını yasaklayamaz? hükmü getirilmiştir. Buna marka hakkının tüketilmesi kavramı denilmektedir. Bu kavramın uygulanabilmesi için tescilli markayı taşıyan malların marka sahibi veya onun izni ile Türkiye?ye piyasaya sunulmuş olması gerekir.
 Markalı malların Türkiye?de piyasaya sunulmasından sonra marka hakkı sahibi bu malları ihraç ederse veya yurt dışında menşe ülkeden başka ülkede üretirse,bunların 3.kişiler tarafından yurt dışından satın alınarak Türkiye?ye ithaline (paralel import) engel olamaz.
Aynı ilke,yabancı markayı taşıyan malların Türkiye?de münhasır lisansiyesi durumunda olan marka hakkı sahibinin izniyle bu markayı adına tescil ettiren kişi bakımından da geçerlidir. Ancak KHK?nın 13/2.maddesi uyarınca marka sahibi malların piyasaya sunulmasından sonra,üçüncü kişiler tarafından başka ülkelerden ithalinden sonra değiştirilerek veya kötüleştirilerek malın özgün niteliğinin değiştirilerek kullanılması halinde,bunu önleme yetkisine sahiptir.[38]
TK 57.maddesinde düzenlenen ?haksız rekabet? hükümlerine göre de tek yetkili satıcılık sözleşmesini değerlendirebiliriz.
Tek satıcılık sözleşmesi ilke olarak sadece tek satıcı ile üretici arasında sözleşmesel bir bağ yaratır. Bu sözleşmenin dışında kalanlara sözleşmenin kural olarak etkisi yoktur.
 Buna karşılık özel hal ve şartlar varsa,sözleşmenin dışındaki bir kimsenin,tek satıcının hakları ile bağdaşmayan davranışlarda bulunması haksız rekabet oluşturabilmektedir.
Eğer üretici tek satıcılar ağını eksiksiz olarak kurmuşsa ve tek satıcılarının bölgeleri dışına satış yapmamasını şart koşmuşsa,bir üçüncü kişinin tek satıcının bölgesine mal getirmesi,genellikle açıklanan ve haksız rekabet oluşturan hareketlerle sağlanabilmektedir. Bu nedenle üreticinin eksiksiz bir bağlantılar ağı kurduğu durumlarda,üçüncü kişinin tek satıcının bölgesine mal ithali,bir haksız rekabet fiili işlendiğinin ilk görünüş delili olarak kabul edilir.[39]
REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN KAPSAMINDA TEK SATICININ DURUMU
İşletmeler her zaman rekabetten korunmayı severler. Rekabetin en yoğun olduğu sektörlerden birinde olan Bill Gates bile,pazarda bir çeşit hakimiyete sahip olmaktan memnundur. Bir işadamı için rekabetten korunmaya çalışmak çok doğaldır. Önemli olan,rekabet politikasının herkese eşit şekilde muamele edilebilecek ortak bir zemin yaratmaya çalıştığını anlamaktır.[40]
Tek satıcının Rek.Kor.Hak.Kanun kapsamında durumunu açıklarken öncelikle 4054 Sayılı Kanun?un 1.maddesinde düzenlenen amacına değinmek istiyorum. Anılan hükme göre: ?Bu kanunun amacı,mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici,bozucu veya kısıtlayıcı karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek,bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamaktır.?
4054 Sayılı Rek. Kor.Hak. Kanun,4.maddesinde yasaklanan faaliyetleri,rekabeti sınırlayıcı anlaşma,uyumlu eylem ve kararlar olarak gösterilmiştir.
Ancak Rekabet Kurulu,bazı şartların varlığı halinde teşebbüsler arası anlaşma,uyumlu eylem ve teşebbüs birlikleri kararlarının 4.madde hükümlerinin uygulanmasından muaf tutulmasına karar verebilir. Kanunun 5.maddesi ?muafiyet? başlığı altında bu hususu düzenlemiştir.
Söz konusu hüküm 4.madde kapsamına giren veya girebilecek nitelikte olan rekabeti sınırlayıcı bir danışıklı ilişkinin olumlu ve olumsuz yönlerinin tartılmasına ve olumlu yönlerinin daha ağır basması halinde,4.madde yasağından istisna tutulmasına imkan vermekte,bir başka ifadeyle hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaktadır.[41]
Kanunun 5.maddedeki düzenlemesini incelediğimiz zaman muafiyetin bireysel muafiyet ve grup muafiyeti diye iki çeşit olarak düzenlendiğini görüyoruz. Araştırma konumuz olan tek yetkili satıcılık açısından bizi ilgilendiren grup muafiyeti diye adlandırılan düzenleyici işlemdir.
Rekabet Kurumu?nun oluşturulduğundan bu yana geçen kısa süre içersinde Kurul,daha çok dikey anlaşmaları dikkate alarak,tek elden satın alma,tek elden dağıtım,motorlu taşıtların dağıtım ve servisi ve franchising anlaşmalarına ilişkin olarak grup muafiyeti tebliğleri yayınlanmıştır. Yayınlanan bu tebliğler,büyük ölçüde Avrupa Birliği Hukuku?ndaki tüzükler örnek alınarak hazırlanmıştır.[42]
Benimsenen sisteme göre,bir anlaşmanın grup muafiyetinden yararlanması,grup muafiyeti tebliğlerinde öngörülen koşulları yerine getirmesine bağlıdır. Belirtelim ki,bir danışıklı ilişkinin grup muafiyeti kapsamına girmesi demek,grup muafiyeti tebliğlerinde aranan koşulların,bir başka deyişle anlaşma kayıtlarının,şeklen sözleşme veya anlaşma ya da karar üzerinde yer alması değildir. Rekabet Hukuku şekli veya hukuki durumu değil,fiili gerçekleri dikkate alır. Bu nedenle bir anlaşmanın grup muafiyetinden yararlanabilmesi için,tarafların anlaşmalarına sadece grup muafiyeti sistemine uygun kayıtları dercetmeleri yetmez,aynı zamanda buna uygun suretle davranmaları gerekir.[43]
KAYNAKLAR
1-ARKAN,Sabih,Marka Hukuku,Cilt:1, Ankara 1997
2-ARKAN,Sabih,Marka Hukuku,Cilt:2,Ankara 1998
3-ARKAN,Sabih,Ticari İşletme Hukuku,Ankara 1995
4-ARKAN,Sabih, ?Marka Hakkının Tüketilmesi?, Prof. Dr. Ali Bozer?e Armağan,Ankara 1999
5-Avrupa Birliği?nde İşletmelere Uygulanan Rekabet Kuralları, İKV Yayınları,İKV:35, İstanbul ,Kasım 1995
6-AB Danışmanlık ve Yatırım Hizmetleri A.Ş.,Rekabet Politikası ve Türkiye, Mart 1998
7-CAMCI,Ömer, Marka Davaları, İstanbul,Aralık 1999
8-DÖNMEZ ,İrfan, Marka ve Haksız Rekabet Davaları,1992 Baskı
9-POROY-YASAMAN, Ticari İşletme Hukuku,İstanbul 1998,8.Baskı
10-SANLI,Kerem Cem, Rekabetin Korunması Hakkında Öngörülen Yasaklayıcı Hükümler ve Bu Hükümlere Aykırı Sözleşme ve Teşebbüs Birliği Kararlarının Geçersizliği,Ankara 2000
11-TEKİNALP,Ünal ,Fikri Mülkiyet Hukuku,İstanbul,Ekim 1999,1.Baskı
12-TEOMAN,Ömer, Yaşayan Ticaret Hukuku,Cilt 1,Hukuki Mütalaalar,Kitap :2,İstanbul 1993
13-YAVUZ Cevdet,Türk Borçlar Hukuku,Özel Hükümler,İstanbul 1997,5. Baskı.
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
MALİ HUKUK ANA BİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
TİCARET HUKUKUNUN GÜNCEL PROBLEMLERİ
KONU:MARKA HAKKININ TÜKETİLMESİ VE TEK YETKİLİ SATICININ TEKEL HAKKININ KONU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Bizi Arayın